YAĞMURUN ALTINDA

      Yirminci yüzyılı yaşadım
      Ertelenmiş bir yüzyıldı bu
      Yıkık bir sur yazgımızın uydusu
      Bekletir ömrü yürüyen ayla birlikte
      Bırakmaz günün adını koyalım.

      Yanıtsız bir yaşamdı erdemimiz
      Herkes içindi ve kimse içindi
      Okunmamış bir yazı, umudu doyuran,
      Duaları düşünmek neye yarar
      Kurgular tutuşturdu bacalardan.

      Yirminci yüzyılı taşıdım
      Tedirginliğimizin zorbalığıdır sanrılar
      Ve tohumun beklenmedik gürültüsüyle
      Çıplak su gibi yinelenir zaman 
      Gökyüzünde usumuzun dirliği

      Aklın başarısızlığa uğradığı içtenlik
      Bir şive gibidir insan, ey öldürülmüş insan 
      Bilinmeyen bir hayvana özgü bir ses gibi
      Sabırsız testi, hep dolar gibi olan
      Her şeyin sese dönüşeceği bilinemez ki!
       

      Yiminci yüzyılı yaşadım
      Parlak suyunda boğulmuş sahipsiz
      İnsan yeryüzünde durur, bulutlar
      Bulutlar düşümüzde doludizgin
      Soylu bir çılgınlıktı gündemimiz.

      Ellerinde oyuk gözlü idoller
      Yüreğimin yalanını besler üç güzel
      Bir dağın tepesinde buldum üç güzeli
      Ama ses yok, sessizlik yok, önce erte yok.

      Yirminci yüzyılı taşıdım 
      Golgota' ya dirilemem ki,
      Taşlar arasında yabanıl erinç 
      Ölümü diriltiyorduk hep
      Yaşam tabular arasında bir esinti.

      Mevsimler kurgularla oyaladı bizi
      Tarlaya bırakılmış bir at gibi
      Bağlı, yalnız ve özgür,
      Umudumuz sabrın tutamadığı ırmak 
      Umutsuzluğumuz insan kalmak içindi.

      Yirminci yüzyılı yaşadım
      Dingin karştlıkların adını bulmalı
      Sel gibi kuruyor yaşlılık, gençlik
      Sanki melekleri gördük uzun saçları
      Tanrının unutkan kuzgunu idik.

      Nasıl unuturum ey doğa
      Bana bir diyeceğin vardı, kalakaldım,
      Vaktim yetmedi, ölüm kalım,
      Bütün yüzyılları yaşadım
      Vaktim yetmedi anlamaya.

      Yirminci yüzyılı taşıdım
      Atalardan kalma huysuzluk
      Kuşku, yeryüzü deliliği,
      Kıralımız doğuştan yarım
      Ama tanrımız Ara Ara idi.

      Yaşayamadım yirminci yüzyılı
      Kim yaşadı ki kendi yüzyılını 
      Akarsuyun dilinden sezenimiz yok
      Orpheus' tan sonra ben geldim
      Giz dönüp baktığımız yerde kaldı.

      Görüp de bilenimiz yok.

      Ah acımasızdır uykusuz soru
      Delice zeytin yerdi atamız Homeros
      Biz yemezdik, aşılı zeytindi bizimki
      Suskun arpa, uyur uyanık harlı toprak
      Ama yüzyılımız hamdı, delice idi.

      Yirminci yüzyılı yaşadık
      O çağa bu çağa gömüldük
      Bir şey var, susar, bakar durur
      Ölümün soluduğu denizle varolan
      Gökyüzünden başka çağ yoktur.

      Oysa ne cok gecmis var, ne cok zaman
      Ne cok gelecek, ne az zaman
      Benzerlikle karşılaştık, susalım,
      Kapalı bir avuçtur sözcük
      Neden açıp da sormak ister insan?

      Sorup da dönenimiz yok.

      Hiçbir yüzyılı yaşamadım

      Tüy kuşun ruhudur, ses teni
      Hep anlar gibi oldum duvara vuran güneşi
      Nesne ve bilinç birdir, çağ atlattı beni
      Bir hoş bilmece içinde yaşadım.

      dingin ol ruhum, belki uzaklarda
      Bir yerde nicedir ilk dizeleri
      Yaratılıyor acıklı destanımızın 
      Çağlar sonra hayranlıkla okunmak için
      Belki benzer umursamazlığımız kahramanlığa.

      Kalk dostum ormana gidelim
      Geyik sesleri içine çökelim
      Yeniden doğuş, kıvanç, uyum
      Kurgular bir yana, biz bir yana
      İlk kez düşünmeden görelim

      Martılar gibi yağmurun altında

                     
                             Melih Cevdet Anday