örgülü saçlarında ölüm kokladığım
sevgilim
sana kopardım bütün zambakları
siyah zambaklar benim kaderim
bahçıvanın gözyaşlarıyla büyüttüğü
zambaklar
eylül yağmurunda sokakta ıslanırken
solgun yüzünü sonbahar yapraklarına
benzetiyorum
ellerim terliyor çiçekleri koklarken
küçük şemsiyeli bir kız geçiyor yanımdan
çiçeklere bakıp gülüyor
siyah zambaklar diyor gülüyor
yağmur ıslatıyor çiçekleri
ben eylül yağmurunu sevdim
siyah zambakları sevdim
seni sevdim
ve
kaderimi
sevdim
YENİ DOĞAN GÜNEŞİN
UMUT DOLU ÇOCUKLARI
yeni doğan güneşin
umut dolu çocukları
gül atıyorlar yarına
alınlarında tebessüm ışıkları
parlıyor
taze kanları dolaşıyor
damarlarında
parmak uçlarıyla dağlara
yarınları çiziyorlar
gözleri ufukları arıyor
denizler kabarıyor sevinçten
bahar yeniden geliyor
anneler şimdi gülüyorlar
hasretle beklerken o günleri
/
karanlık gecelere dökülmüş günahlar
insanlığın
kin kusan yürekleri
kayalarda
parçalanmış /
bir sevdalıya el sallayan
acıyla
çileyle
hasretle
yoğrulan
yürekler
yeni doğan güneşin
umut dolu çocuklarını bekliyorlar
sonsuzluğun başında
sen ey mavi bakışlı deniz
sıradışı birlikteliğimizin sonu geldi
sen ey mavi bakışlı beyaz köpüklü deniz
zil çaldı ve ay ikiye ayrıldı
sıradışı birlikteliğimizin sonu geldi
SEN EY SEVGİLİ
ey her zerresiyle bütün alemi kucaklayan
sevgili
ey her zerresinde bütün alemi kuşatan
sevgili
ruhumun derinliklerinden sunduğum
sevgimi
lütfunla kabul buyur
OLMAMALIYDI
genç kızlar gelinlikler giymeli
ölüler bayrak yarışına katılmalı
annem tebessüm etmeliydi dünkü ağladığı
kadar
yollar kabul etmemeliydi kirlerimi
denizler dalgalanmamalıydı
dumanlar ağlatmamalıydı semaları
şimşek aydınlatmamalıydı rüyalarımı
tren uykumu bölmemeliydi
insanlar günleri ağlatmamalıydı
ve tarih bunları yazmamalıydı
genç kızlar gelinlikler giymeli
ölüler bayrak yarışına katılmalı
annem tebessüm etmeliydi dünkü ağladığı
kadar
babam her şeye üzülmemeliydi
güller zambak olmamalıydı
gündüzler bayrak taşımamalıydı
yıldızlar dururken
putları parçalayan elleriyle insanlar
uyumamalıydı
kalplerimizi
mahyalar misali aydınlatmalıydık
sloganları gökyüzüne
yazmalıydık
kalplere
kazamadığımız sloganları
putlara
yazdık yazmamalıydık
bunu asla
yapmamalıydık
tarih
kaydetmemeliydi yasak kitaplar okuduğumuzu şiirler yazdığımızı yazdırdığımızı
şu temmuz
sıcağı kavurmamalıydı ekinlerini
sessiz
çiftçinin
atlar yokuşa
sürülmemeli
terletilmemeliydi
boşu boşuna
beyaz gemi
limanda demirliyken
uykum
rıhtımda zincirlenmemeliydi
şafak sökmeden
karanfiller açmadan
kızlar odama
gelmemeliydi
göğüsler
düşmanca açılmamalı
göz yaşları
toprağı eritmemeliydi
dumanlar gökleri
sarmışken
silah sesleri
duyulmamalıydı stadyumlarda
Itrî temmuzu bestelememeliydi
insanlar
tekbir getirirken ya da .....
olmamalıydı
olmaması gerekenler
ölmemeliydi
insanlar fikirler zihinler
yaşamalı
yaşamalıydı haykırmalı haykırmalıydı
şunu
anlamalıydı anlaması gerekenler
fikirler
sloganlara değil
beyinlere
yazılmalıydı
ve bir soru
niye niye
olmaması gerekirken olanlar
bundan yıllar
önce
rüyalar
unutulmuştu
çeyizler
hayallerle süslenmişti
tarih seslerle
hatırlanmıyordu
yazılanlar
olmasa
labirentlere
niye girecektik ki
ırmağa giden
virajlı yol dururken
niye düşünecekti
ki insanlar
kalpleri
henüz atarken
hayalleri
uçsuz bucaksız okyanusta yüzen
mavi gemiye bağlanmışken
sevmemeliydi
kalpler
sevmek uğruna
ölmek varken
yaşamak
sisli dumanlı
göğün altında
yaşamak
ışıksız
beyaz bir çadırda karalık bir gecede
dalgalarla
boğuşmak varken
bir ırmakta
boğulmak varken
toprak her günahla
kabul ederken
inadına yaşamak
tarihe sövmek
suçtur kitabımızda
hayır asla sövmemeliyiz
dün ve bugün
beyaz kağıda
isli sözler yazıldıysa
yazılmamalıydı
karlı kağıtlardan okudum göz yaşlarını
ağladım ağladım
kardan tepeler eridi
genç kızların saçları gözleri
çileden çıkarmamalıydı
yasak kitap okumamalı şiir
yazmamalıydık
at koşturmamalı yarışlara
katılmamalı
kelime dalgalarında yüzmemeli
kaptanlık yapmamalıydık
tarih aleyhimize yazılmamalıydı
biz tarihi sevmeliydik
yani bize düşeni yapmalı
olmayanlardan kaçınmalıydık
ve soru sormamalıyız yaşamalıyız
VAKTE KAN DÜŞERKEN
vakte kan düşerken
anılarımı ararım yanı başımda
cananı sayıklarım
heyula girdabına batarken parmaklarım
SOLGUN YÜZLERİN ÖPÜŞLERİ
şurası pis bir heyecanın kapıp
getirdiği
uzak metropoller
bize yabancı bir yer
sancının öptüğü
dağ yamaçlarının yalanlanmadığı
solgun yüzlerin paryalandığı yer
bu yerlerde bir farklıdır insanlar
bir farklı açar çiçekler
çiçekler bekaret çıplaklığına
soyunur
solgun yüzlerin öpüşlerini
bir kitabın
soyutlanan yapraklarını
savurur avuçlardan esen rüzgar gurur
rüzgarı
karşı iddialara cevap arar inatlarım
şu metropoller kahrolası metropoller
solgun yüzlerin öpüşleri
bir farklı olur burada
çünkü sessiz öper dudakları
UZAKLAŞTI
bir sabır noktasında
çözümler düğümlendi dilimde
kelimeler uzak kaldı
ufkun bir ucunda ya da dağarcığımda
sallandı saltanatım
beyaz ayalarımdan
kalemler uzak kaldı
uçsuz bucaksız alemde
haykırdım tek başıma ıssız
mağaralarda
yankılar uzak kaldı
bir sabır noktasında
bağlanıp kaldı gözüm
bir esmer sevdasına
tutulan dilimdi konuşurken yanında
sözlerim uzak kaldı
bir hüznü avuçladım altından bir
yalıda
hayatım uzak kaldı sevgilinin yanında
SABAH UYANDIĞIMDA
bir sabah uyandığımda anne
duvarlara vurulduğumu
ilk haykırışımı ilk vuruşmamı
unutmuşum
düşlerin yüzleri yaktığını
kesik kesik çalan sirenleri
kayalara çarpan yüreğimi unutmuşum
/ bir sabah uyandığımda anne
yanıyordu bağrım kesilmişti soluk yüzüm
atlılar yokuşları sınıyordu şimşekler çakıyor
kuşlar çiçekleri okşamıyordu anne /
bir sabah uyandığımda anne
bir annenin dualarını bebeklerin gülümseyişlerini
sabahleyin sevgili uyandırışını
unutmuşum anne
/ say ki tırnaklarım böğrümü delmeyi öğütlüyor
sevgili
saçlarımı yoluyor
duvarlar
benimle vuruşuyor /
bir sabah uyandığımda anne
düşlerimi unutmuşum düşlerimle
vuruşmamı
akşama kavuşmayı geceyi
sancılarımı yaralarımı
hepsini her şeyi unutmuşum anne
/
unutsam da ne çıkar anne
ben
hayatı unutmuşum anne hayatı unutmuşum
hayat
unutturulmuş bana
hayat
unutturulmuş anne /
ZEHİRLİ SESİM
ruhumun çıplaklığına kandı
baykuşlar
ölümcül kuşlar gece aydınlığına
martılar sesime aldandı
zehirli sesim
boğuldu fırtınalarda
gemiler limana
parmaklarım bahara çıkamaz oldu
zehirli sesim her şeyi ve herkesi
aldatmıştı
GEÇLİĞİMİN ADINA
günahlarımı
duvara asmalıyım zincire vurmalıyım
çırpınmalıyım
sınırsız sessizliğini duymalıyım
giderken
arkasından bakakaldığım
gençliğimin adına
DUALAR
annem söylemişti
tuttum
çocukların
kabul olunurmuş duası
BİR GECE UĞULTUSU
bir gece karanlığında haykırdım
sessizliği insanlığa tırnaklarımla
yırtarak kimsesizliği
/
yolda yürüdüm
karda
ıslandım
şehrin
sislerine aldandım
gerginliğine
bulandım /
aykırılıklara inat uyandım uykumdan
düşlerimi çağırdım
bu sabah ve her sabah
biledim bilincimi
özgürlüğümü kutsadım
bir sevgili sıcaklığıyla
bir yatak yumuşaklığıyla
UYSAL BİR
DİRENİŞ
bir isyana
gebedir
damarlarımda
dolaşan kan
bir sancıyı
müjdelemekte toprak
bir keder
gezinmekte semada
kalbim
uysal bir direnişi
seziyor
ölüm vakti
BİR RESİM ÇİZSEM
DAĞLARA
öpsem esmer
kakülünden
savrulsam akşam rüzgarlarında
çöl kumlarını
avuçlasam
atsam kin tutan
bakışlara
taksam kıyamet
saatini koluma
sokaklarda yürüsem
hayalinle
birdenbire atılsam
en öne
haykırsam
kimsesizliğimi
not düşsem
defterlerime okunsa anılarım
tekerrür eden
tarih adına
sevsem sevsem de
seni
öpsem esmer
yanaklarından haykırsam
çöl tepelerine
kimsesizliğimi
atılsam
karanlıklara yazdırsam adını
yalçın
kayalıklara
öpsem kan tutan
alınlarından
kurbanlık
koyunların sağsam
tertemiz
şefkatlerini
ve bir resim
çizsem dağlara
anlasa körler
dağlarda
yankılansa
duyulsa herkes
tarafından
bir martının
kanadına
bir öpüş
kondursam
kıyamet saatine
yakın
duyursa en
şefkatlilere
acınsa
kimsesizliğime
öpülse beyaz alnımdan
ve ölü dudaklarımdan
kıyamet
adına
kıyamet
anında
sen gözümde
umut göğümde yıldızsın
bahçemde açan
mor menekşemsin
sen yüreğimde
bir hasret bir ayrılık
bağrımda hançersin
sen dilimde
dolaşan hicran türküsü
sonbahar
gülüsün
sen
kalbimdesin her şeyimsin
sen benimsin
BAŞLANGICIN
SONU
bir anda başlar
bir anda biter mi
sevda tutkusu
bir günle başlar
bir günde biter
mi aşk hayali
bir gülle başlar
bir karla biter mi
bahar kokusu
bir sevapla
başlar
bir günahla biter
mi
cennet
çizgisi
her şey
başlar biter bitirir
seni beni
herkesi her
şeyi
yazgı böyle
bozulmaz yazgı
ZİNDAN
ufukta
kaybolan güneş
aydınlatmayacak
mısın dünyamı
karanlıklara
mı terk edeceksin zindanımı
SIR
artık
aşkımı
bağrıma gömdüm
kalbime
silinmez olarak kazdım
kimseler
çözemez bu sırrı
hatta o bile
NİSYAN
evladını
bekleyen ana yüreği umuduyla
atıyor kalbim
/
üzerimizdeki yorgunluk elbisesi
rüzgarla
göllere taşınmayalı günler oldu
o da unuttu
sözünü tutmadı /
bıçak keser gibi
kesen rüzgarlara inat
yolunu bekliyorum
hasret yumakları
ne zaman çözülecek
umutlar ne zaman
çiçek açacak
bu yağmur ne
zaman yağacak kurak topraklara
bilmiyorum
o büyük muştuyu
her an bekliyorum
ADSIZ YİĞİT
şimşekler
yıldırımlar altında
ateş
kızıllığında
"elveda"
demişti tarihin günlüğüne
o bir yiğit erdi
dünyaya göğüs
geren
gönlü
ufuklardaydı uzaklarda
gezegenlerde
şimdi uçup gitti
elimizden
hayaller
ülkesinden
gerçekler alemine
SAKLI DUYGULAR
son kez anlatıyorum
beyin ıslatan düşüncelerimi
korkuyla yunmuş
esaret zincirlerimi
kalbin en mahrem
yerine koysun
onları
damarların
sıcaklığını hissetsin özlemini çeksin
dudaklarından dökülmesin
kan göllerine
saçılmasın
saklı duygularım
UZAKLARDA SENİN YÜREĞİN
biliyorum sevdiğim
uzaklardasın
uzaklarda senin yüreğin
tel tel saklı
kokuların dudaklarımda
avuçlarımda
hayallerin
biliyorum
ah ne olurdu
sözlerini
saklasaydım kulaklarımda
geceleri
baykuşlar ötmeseydi
yengeç kıskacına
düşmeseydi duygularım
ah ne olaydı
sen yanımda
olsaydın
biliyorum
sevdiğim uzaklardasın
uzaklarda
senin yüreğin
kuşların çırpınışlarını
gökyüzünde
haykırışlarını duyuyorum
biliyorum sen
de duyuyorsun
kalp
atışlarımı
uzat elini tutuver
yüreğimi
umutların
umutlarımda olsun
ki kar yağmasın
ilkbaharıma
solmasın yeni açan
çiçeklerim
biliyorum sen de
istiyorsun
ama dağlarda
karlar eriyor
yüreğim yüreğinde
eriyor sevgilim
biliyorum
uzaklardasın
uzak düşlerde
senin yüreğin
biliyorum
İFADE ETMEZ
KELİMELER
yürürüm
habersizce kendimden
kaldırımlar çiğnenir
çiğnerim
benliğimden uzak
düşünür
müyüm aklım mı karışır bilmem
ben' imi çiğnerim
cahilce
yürürüm
yollarda
kimsesiz
garip
bir yolcu gibi
köprü altlarından
geçer
açlıktan
kelimeleri yerim
heceleri emerim
oturmak mı
dinlenmek mi
bilmem gizlice
DUDAKLARIM ÜŞÜYOR
dudaklarım üşüyor
geceleyin
gurbet türküleri
olsaydı diyorum dilimde
saz çalanda
ellerim ısınırdı
dudaklarım üşüyor
çıplak gecede
sevgili beni çağırsaydı
diyorum
onu görende
kalbim ısınırdı
ellerim üşüyor
yapraklar duada
NOT DÜŞTÜM
DEFTERİME
not düştüm
defterime
seni sevdiğime
gözlerine baktığıma dair
bir aralık
akşamı günbatımı
not düştüm
defterime
sonbahara dair
yağmur
toprağa
toprak
bedenime asılıyor
not düştüm
defterime
isyanıma dair
kelimeler
inkılabı
sarsıldı
beynimde
bir yeni
ihtilal sancısı
düştü
bedenime
not düştüm
defterime
ülkeme dair
çatıyor
kaşlarını yağmur damlaları
etraf toprak
kokuyor
çocuklar koşuyorlar
gök kuşağının
altından geçmeye
not düştüm
defterime
üzgünüm sıkılganım
başım ağrıyor
sövüyorum
çamura
dallara ve kuşlara
soruyorum
belli onlarda
sancıdan şikayetçi
not düştüm
defterime
omuzlarımda bir
korku taşıyorum
direniyor sabrım
yokuşları
tırmalıyor terlerim
çam kokularını
basıyorum yaralarıma
not düştüm
defterime
seni anladığıma
dair
not düştüm
defterime
IRMAK
kalbim bir kurşun
sıcaklığıyla
doyumsuz
kanını nehre akıtırken
hatırlayamıyorum
uzaklardan gelen gök
gürültüsü
ve onun sesiyle
yerde sersemce ve
upuzun yatıyorum
eğilip aşağı
uzatıyor karanlık
sopsoğuk
dudağını
sırtüstü yatıyorum
ırmakta
bu yatış
belki sonsuzluğun
eşiği
ÜRPERTİ
geceler
o
kabul etmeyip
türkülerimi reddettiğinde
karanlık olur
etraf
sazlar çalar
zulmetin inadına
ağaçlara
dinletirdi kahırlarımı
yalnızdı o
karanlık onu da
sarmıştı
kaplamıştı rüyalarını
türkülerimin
kimsesizdi o
çiçeksiz
kalpsiz
topraksız
ya sonbahar
olmasaydı
kiminle çekerdi
bu yükleri sırtında
dağ yamaçlarına
çile kokuyordu
her tarafından
kahır esiyordu rüzgarlarla
bu yana
ya sonbahar da
olmasaydı
kim dinleyecekti türkülerimi
kim paylaşacaktı
kederlerimi
kim
HASRET GECELERİ
hasret geceleri
gömülmüş karanlığa
yıldızlara
dargın yorganına sarılır
ay
yine öyle eski
haliyle
dudakları
kırmızı
dökülür nameler
buğday başaklarından
balıklar mendil
tutar göz yaşlarına
ağaçlar boy
verir meyve verir inada
bir de hasret
türkülerini çalar radyolar
penceremi
özler
bekler sarı güller
yollar düz
yollar kıvrımlı
gündüz çiğnendiğinin
yorgunluğunu atar
uzanır
alabildiğince
hasret
geceleri
hasret
geceleri
sessiz
kimsesiz yorgun
yürekleri
çekingen
duymaz ıssız
yatağında uzanan
ırmağın
sakinliğini
gözler kapalı
gök kapalı
yer siyah
karanlık serin
hasret geceleri
HASRET
kuytu köşelerde
garip boynu bükük
seni beklediğim
soğuk geceler
geliyor aklıma
acıkmışım üşümüşüm
donmuşum
bugün yine sen
geldin aklıma
üşüdüm sarardım
kollarını açıp
bana sarılışın
koklayışın
ayrılmamaya ant içişin
hasretimi öpüşün
geldi aklıma
üşüdüm yeniden
sarardım
kendimden utandım
aynaya bakamadım
BİR ÇİFT GÖZ
kırmızılaşıyordu
akşam
güneşin son
ışınları son renkleriyle
dağ yamaçlarını
yalıyordu
hafifçe esen bir
rüzgar
serinletiyordu
saçlarımı ferahlığıyla
kirpiklerim
karanlığını yüklenmeye
hazırlanıyordu gecenin
kalbim atıyordu
mutluca
belli ki ilkti böyle
mutluluk
sonsuzluktan bir
parça
sarmıştı tüm
benliğimi
yakındı
karanlığın yüreğime
basması
kuşlar ah kuşlar
son defa çırpıyordu
kanatlarını
yapraklar ah
yapraklar
direnemiyordu
ıssızlığa
o anda iki gözdü
tam orada duran
tebessümdü adı
gülüyordu içten
içten hasret çekmişçesine
hüzün gülü değildi
bu
tebessümdü adı
belki de ilkti bu
dalgalara çarpan duygu
güneşsiz bir
gecede eriyen / eriten
bir çift parıldayan
yaldız
susuzluk mu kaldı
sevgiye
iştahsızlık mı
vardı orada
karanlığın
bastığını
mehtapsız gecenin
yaklaştığını
dünyanın döndüğünü
bile unutturmuştu
belki de bir ilk
vurgundu bu
sular kabarmıştı
onurluca
diller susmuş
kuşlar
kaybolmuştu ortadan
birdenbire oluşan
sessizlikte
belki de ilkti bu
tebessüm
gülen bir çiftti
karşımda duran
tutulmuştu dilim
yutkunamıyordum
kalbim
fırlayacaktı ileri
bir ilkti bu belki
de son
bir sonsuzluktu gökten
yere uzanan
GÜLBEYAZ
cananım
parmaklarımın
arasında saçları
kokluyor
öpüyorum
gözlerinde hasret
gözlerinde aşk ateşi
yalnızlık ve
sevda
tutuşmuş
koşuyor bana
kollarıma
yaprakları yeni açmış
çiçekleri
tazecik
sarılıyor
boynuma
öpüyor öpüyor
çilemi
ızdırabımı
dinliyor okuyor alnımdan
hicranı anlıyor
bana olan
özlemini gideriyor
ben de gül beyazıma
UNUTULDU
dalgalıydı saçları
ak düşeli
yıllar olmuştu
sabah rüzgarları
getirirdi mektuplarını
tarih okurdu
yazılarını gözyaşlarıyla
eski şadırvan
asırlık çınar
damla damla yaş dökerek
ilkbaharda
dinlerler
bağırlarına
basarlardı onu
gönderilen
selamlar
kuşların
kanatlarında unutulmuştu
beklendi
yazıldı
ağardı saçları
kemikleri kana
hasret çekmeye
damarları
ağrımaya başladı
dün şu mezar kim
için yapılmıştı
o şimdi
ebedi uykusunda
GECELER
geceleri karanlık
olurya hani
yıldızlar
sessizlik türküleri
söylerler
çiçeklere
uzaktan göz kırpıp
el sallayarak
CANSIZ SURETLER
gölgeler
sanki kafa
tutmakta gökyüzüne
dağları deniz
dalgalarına düşürmekte
denizler
o dağları yüklenmekte
gölgeler
derinlerde
balıklardan
habersiz
balinalar korkusuz
orada
dağ yamaçlarından
yılanlarsa sessiz
gemiler boğuşur
dalgalarla
dağ gölgelerine
çarpar uzaklarda
parçalanması
yakın habersiz
bu gölgeler
yaşatmaz onu
ufalar
/ pencereden düşen
ışınlar söndürür bakışları /
bahar özler yağmurlarını
ağaçlar umudu
göçmen kuşları
toprak çiğdemleri
navruzları
gözler
güzellikleri özler
gölgelerse
özlem duyar
serinliğine denizin
MEKTUPLAR
pencereleri kapayıp
perdeleri çektiğim
her gün
mum ışığıyla
alevlenen mektuplar
hasret türküleri
söyleyerek
aydınlatıyor düşüncelerimi
mektuplar
kanımla
beslenerek büyüyor damarlarımda
sabırlı
anlayışlı dostlarım
gönül dostları
kader dostları
hasret mektupları
SAÇLAR SATIRLAR
düşüncelerimle
ördüğüm
duygularımla
bağladığım ipek saçların
baharı yaşayan güller
gibiydi
hayatını
yaşayan bir çocuk gibi
ellerimin arasında
pamuk yumuşaklığıyla
yavrusunu
bağrına basan anne şefkati vardı
tellerinde
şehrin tüm
kirlerine rağmen berraktı düşünceleri
üzerine yakışmıştı
kına rengi
güzelleştirmişti
tenini
dahası
anlatamadığım
anlaşılmaz
sevgiyle
yazılmış kanla yıkanmış
çözemediğim
satırları
gözlerimi alan
güzelliği vardı
SEVGİLİYE
sevgilim
gözlerim her
yerde seni arıyor
sesini duymak
istiyor kulaklarım
billur
dudaklarını öpmek istiyor dudaklarım
ve yüreğim
seninle olmak istiyor
sen hep
yanımda olmalısın ve hiç ayrılmamalısın
sen yüreğimden
bir parçasın sevgilim
ÖZLÜYORUM
sevgilim
seher
yellerini kuş seslerini özlüyorum
ben seni
özlüyorum
tatlı
bakışlarını ipek saçlarını
bir saba rüzgarı
diyorum
alsa getirse
seni yanıma yanı başıma
ve bir
özgürlük anıtı yapıversek
bu güzel anı
adına
ben kurtulsam şu
hayal esaretinden
bir usanç çılgınlığına
dönüştü güzelliğin
saçların
giyotinden daha keskin bir ölüm yolu
kokun baldıran
zehri oldu
ama diyorum ve
ellerimi açıp dua ediyorum
şu güzel kuşlar
ya da beyaz periler
ya da şu bad-ı
saba tutuverse ellerinden
bir pamuk
yumuşaklığıyla
bırakıverse seni
yanıma
ve sen hep
yanımda olsan
ben kurtulsam
hayal çirkefliğinden
yine seher
yellerine kuş seslerine dönsek
beraber güz
türküleri söylesek
güneşin
doğduğu yöne
ve bir özgürlük
anıtı yapıversek
tutsak yüreklerimize
artık gel
sevgilim
artık gel
bıktım şu bekleyişten
ya da Allah' ım
ölümü gönder Azrail' le
özgürlüğe
susamışlığa kansam
gönder Allah' ım
ikinin birincisini
kabul buyur günahkar
kalbimin
günahkar
tövbesini
kabul buyur Allah'
ım ikinin birincisini
BEKLEMEKTEN BIKTIM
ey gecemin aydınlığı
ey beyaz
sevgilim
ve sen ey hüzün
müjdecim
gel artık
ey gecemin
süreyyası
ey tatlı
belam
ey ilk göz ağrım
ve sen ey
beyaz sevgilim
gel artık
gel
BİR
BEKLENTİDİR İÇİMDEKİ BAHAR
yüreğimde
yeni baharın sancısı var
kokuları saçılıyor
çiçeklerin şimdiden
bir
beklentidir
asılan ve
kaybolan gençliğime
bir ürperti değil
asla
bir umut
sancısıdır
kalbim kaynayan
bir tandır gibi
çılgın bir rüzgar
gibi
ellerim bir yaprak
gibidir savrulan
Leyla' nın yüzü
gibi
aklım Yusuf' un
aklı gibidir
bekleyen bir Eyyub
gibi
yüreğimde bir
alev var yakan kavuran
yeni doğan güneş
gibi
beyaz bir
sayfa gibi
yüreğim evet
yüreğim
seninle yeni
bir bahara gebedir
BİR
BEKLENTİDİR İÇİMDEKİ BAHAR
yüreğimde
yeni baharın sancısı var
kokuları saçılıyor
çiçeklerin şimdiden
bir
beklentidir
asılan ve
kaybolan gençliğime
bir ürperti değil
asla
bir umut
sancısıdır
kalbim kaynayan
bir tandır gibi
çılgın bir rüzgar
gibi
ellerim bir yaprak
gibidir savrulan
Leyla' nın yüzü
gibi
aklım Yusuf' un
aklı gibidir
bekleyen bir Eyyub
gibi
yüreğimde bir
alev var yakan kavuran
yeni doğan güneş
gibi
beyaz bir
sayfa gibi
yüreğim evet
yüreğim
seninle yeni
bir bahara gebedir
GÖZLERİNDEN
VURDULAR
yıllardır
adını duymadan hayalledim
okumadım
mektuplarını geceleri heceledim
kokunu
duymadan yaşadım
işte şu
tepenin üzerinde
senin hatıraların
canlanır
çınarla
denizle kuşlarla seni bekleriz
duydum ki kin
kurşunları sıkılmış gözlerine
ah ağlıyorum
o tertemiz
duyguları arıyorum
silahları
arıyorum kurşunları
o bir sevgiydi
sevgiliydi
aşkın bir
hayaldi avuçlarıma sığmayan
sağanak
sağanak boşanan bir rahmet anasıydı
yağmurdu
zarifti ve güzeldi
her yürekte
yeni umut yeni ufuktu
damarlarda
tazelenen kandı
duydum ki
vurulmuş beyaz elbiseleriyle
serilmiş kara
toprağa
ah ağlıyorum
o sevgiyi
sevgiliyi anıyorum
ey sevgili
gizli sırlarda seni arıyorum
ey sevgi ey
sevgili çok mu uzaklardasın
arşa yükselen
feryatlarımı duymaz mısın
denizlere
ulaşan göz yaşlarımı bulmaz mısın
seslerim çığlıklarım
yankılanmaz mı kulaklarında
gönlümde
hüzünler büyüdü çınar oldu
ormanlar
tutuşup kül oldu
göz yaşlarım
hicran oldu kurudu
çığlıklarım
yalnızlığa esir oldu
dillerim
prangalı ellerim yazmaz oldu
sensiz
sevgisiz geçen yıllar oldu
ah sevgim ah
sevgilim
gözlerine kin
kurşunları sıkılalı yıllar oldu
her yeni
doğan günün hüznünü yudumlarım
damlalar
asılır gözlerime
kalbim
binlerce kez parçalanır
her yeni gün
yeniden ölürüm
SEVMEZMİŞ
bir şiir
okudum
bir kadının
dizlerinde
akasyalarda
yankılandı
diğer
kadınlar güldüler
kuşlar
ağladı
kadın
iki damla yaş
bıraktı avuçlarıma
ve bir mendil
adını bile söylemeden
uzaklaştı
meğer oldum
olası şairleri sevmezmiş
HATIRALAR
sessiz bir
gece vakti
ayın on dördünde
oturup ağladım
bir kadına
sarıldım
hatıralar avuçladım
göğüslerinden
hatıralar ah
hatıralar
şimdi yalnız
bıraktılar beni
doğum günümde
mumları
söndürenim
bile yok
kadının adı
bile yok dudaklarımda
SORUYORLAR
HAYAT YAŞAMAYA DEĞER Mİ ?...
artık hayat bizden bıkmış biz hayattan
ne ses var yakından ne uzaktan
en iyisi sensin arkadaş
AĞLAMA BEBEĞİM
bir gün gelir neden doğduğunu
anlarsın bebeğim anlarsın
sen de çıkarsın bu yokuşu bu
merdivenleri
senden önce çıkan bebekler gibi
terlersin
anlarsın neden çıktığını
gün gelir
anlarsın bebeğim neden başımıza
dolular yağdığını
düşen her bir tanenin beyinleri çatırdatıp
dondurduğunu
gün gelir anlarsın bebeğim
bizler karlar arasında donarken
çam ağaçlarının yeşil kalmasını
bu dar bu
patika yollarda
neden paltosuz
yürüdüğümüzü
anlarsın
bebeğim
ıslak
kalplerimizin hangi papatyalara
hangi
kardelenlere umut çektiğini
günler gelir
günler geçer bu ırmak yataklarından
saçların
uzar yeni ayakkabılar giyersin
fötr
şapkalı insanlar görürsün
şato mu desem
villa mı desem bilmem
deniz gören
yerlerde oturan
arabaları ne
model
anlarsın
bebeğim açlıktan ölen insanların halini
öğrenirsin
bebeğim
ırmak
kenarlarında güneşlenmeyi
kumdan tepeler
yapmayı balık tutmayı
yüzmeyi
anlarsın
bebeğim
ıslak
kalplerimizin hangi papatyalara
hangi
kardelenlere umut çektiğini
günler gelir
günler geçer bu ırmak yataklarından
saçların
uzar yeni ayakkabılar giyersin
fötr
şapkalı insanlar görürsün
şato mu desem
villa mı desem bilmem
deniz gören
yerlerde oturan
arabaları ne
model
anlarsın
bebeğim açlıktan ölen insanların halini
öğrenirsin
bebeğim
ırmak
kenarlarında güneşlenmeyi
kumdan tepeler
yapmayı balık tutmayı
yüzmeyi
anlarsın
bebeğim
toprağın
yağmura duyduğu özlemi
anlarsın
bebeğim
gün gelir
yol kenarlarında
yoksul çocuklar görürsün
sahipsiz
için burkulur
gözlenir nemlenir
acıyla parçalanırsın
gün gelir
kıyamet türküleri
söylenir kalplere yazılır
anlarsın
bebeğim
yakında
kıyamet kopacağını
gün gelir
sen de
büyürsün bebeğim
hele bir büyü
bebeğim
sen şimdi
ağlama bebeğim
daha çok ağlayacaksın
büyüdükçe
hayatın kan
revan olacak belki de
tebessüm
silinecek lügatlerinden
annenden ayrılacaksın
babandan
sen yine de
ağla bebeğim
gün gelir
her şeyi
anlarsın bebeğim
sen yine de
umut içinde ol
güzelce yaşa
yaşa ama üzülmeden ağlamadan
güzelce yaşa
bebeğim
destanlar
yazdır çağlayanlara