Gece karası saçlarında, hüzünler dolaşır Nupelda, ölüm üşür
geceleri. Onulmaz yaralarım sızlar, gözlerim yasını tutar üşüyen ölümlerin,
korkuyorum Nupelda...
Suskunluğun günahımdır benim, azaplar hakkettim biliyorum, büyük günahlar işledim,
ani ölümler düştü ufkuma... En kavi duruşumla direndim bu kavmin inkarcılarına...
Belki de günahım buydu benim yoksa bu susku, bu karanlık gece niye...?
Hangi tarafa yönelsem korkular.. Aşktan daha çok korkular... Bu korkular, bu yalnızlık
daha sürer mi Nupelda? Yaralarım tekrar sürgün yer mi? Sen gelir misin bir an,
melankolinin şahikaya vardığı bir demde? Hüzünlerle karılan ömrüme umut olur
musun? Döner misin bir gün Nupelda?
Yanılgılar taşıdım yıllar boyu, iliklerim üşüdü, kolum kanadım kırıldı,
hayallerim yetim kaldı, şairler yoruldu yazgımdan...
Nupelda, bu aşk, bu yürekte ne kadar yaşadı / yaşayacak bilmiyorum, bildiğim tek
şey dudaklarında solgun bir gülümseyiş vardı giderken, hala duruyor mu yerinde?
Sana garip gelecek belki, şimdi intihar dolaşıyor kılcallarımda, şiirler okumuyorum
artık, kitaplarım tozlandı raflarda, sadece ağlıyorum, ağlamadığım anlarda sadece
ağlamak istiyorum ve bu istenç beni gecenin en zifiri anında intihara çağırıyor.
Sahipsizliğim, kimsesizliğim, yetimliğim hüzün oluyor gece karası saçlarında,
gece, hüzünleri biriktiriyorum, ne kadar çok hüznüm oldu bilsen Nupelda...
"Solgun kalmayı yeğleyen bir nilüfere bağlıyorum kendimi" diyen şair sanki
beni de bağladı bu solgun kalmaya...
Ömrümün çile kokan yollarında sana yöneliyorum Nupelda... Bir şiir düşüyor aklıma,
düşlerimin yitik kıyılarında...
"Uyanmak
uyandırılmak gözlerinle
gözlerim ve ellerinle
uyku, ölüm cünun diye
mahşerlerde çığırmak
yüzün görmektir"
(M. Kapkıner)
Şimdi seninleyim her an, sen hangi zalim kentin kucağındasın,
neredesin umudum Nupelda?
Perişanım Nupelda, tüm çiçeklere senin adını verdim, ey sevgili, ey gecelerin
nazlı kızı dön artık yurduna...
Şimdi susuyorum bu acuze kentte "yüreğin konuştuğu yerde dil figürandır,
ikliminde aşkın; dilden söz olunmaz konuşan hâldır..." |